Didem Ergin “Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer”de Ne Anlatıyor?

Didem Ergin “Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer”de ne anlatıyor?

Şefkat elçisinden hayatlara dokunacak bir şefkat yolculuğu “Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer”

Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer’in Konusu Ne?

Kitap kronik mutsuzluk yaşayan bir kadının başarılı ama mutsuz hikayesini ele alıyor. Kahramanın zihinsel dönüşümünü detaylarıyla işliyor.

Didem Ergin “Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer”de ne anlatıyor?

Roman kahramanı Deniz içsel hırçınlığını tüm ilişkilerine yansıtır. Kendini sürekli eleştirir, mükemmeliyetçi bir tavırla hareket eder ve kontrol edemediği duygularının neticesinde öfke patlamaları yaşar.

Ailesi tutucu ve ataerkil bir yapıdadır. Yaşadığı aile baskısı, aldığı yaralarla bu durumdan kurtulmak için tek çarenin şehir dışına çıkmak olduğunu düşünür. Var olma savaşı verirken kendisine karşı anlayışlı ve şefkatli davranmayı da unutur. Var olduğunu ispatlamaya çalışırken en çok kendine yabancılaşır.

Deniz, roman boyunca karşısına çıkan zorlayıcı her ne deneyim varsa -buna yeni bir anneyken aldığı kanser teşhisi de dahil- kendini hatalı bulmak yerine, öz kabulü ve şefkati seçer. Böylece zihinsel olarak metanetli olmayı öğrenir. Nitekim şefkat bir zayıflık göstergesi değil, tam aksine bizi dayanıklı ve esnek kılan bir zihin pratiğidir.

Sürekli konuşan iç sesi ona utanç ve değersizlik aşılar.

Toplumdaki pek çok insanın yaşadığı bu hisleri, baskıları, mükemmel olma çabalarını, öfke patlamalarını tüm bunların neticesinde başarılı ama mutsuz kadını ele alır. Kitap Deniz’in yaşam yolculuğunda bu sorunları yaşayan herkese rehberlik etmek ümidiyle kaleme alınmıştır. Çıkış yollarının aranması, öz şefkatin oluşturulması, öz kabulün sağlanması, sürekli konuştuğu için insanı uyutmayan zihnin sakinleştirilebilmesi adına çeşitli yol haritaları sunar.

Öz şefkatle değişim ve dönüşüm arayışında olan herkese “Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer” eşlik eder.

Hayata ve kendinize bakışınızı değiştirmek, kendinizi bütün yönlerinizle kabul edip yolunuzu çizmek, sürekli kendinizi eleştirmekten kurtulmak istiyorsanız mindfulness, yoga, 360 derece öz şefkat , terapi gibi eğitimler ve destekler alabilirsiniz. Bir şefkat elçisinin kaleminden ele alınmış bu öz şefkat romanını okuyabilirsiniz.

Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer'de konu ne?

Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer’de konu ne?

Roman mükemmeliyetçi, eleştirel iç sesiyle mutluluğa erişemeyen Deniz’in kendini sorgulaması, değişmek istemesi, yaşadığı ızdıraplardan kurtulma çabasını ve bunun için çeşitli yöntemler aramasını ele alır.

Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer’de Deniz bir noktada artık iç kritik sesinden kurtulmayı ya da değişmeyi istemek yerine, acılarının onu nasıl şekillendirdiğini görmeye başlar. Bu iç görü ve kendisiyle koşulsuz dost olma çabası sayesinde dönüşüm yolculuğunu başlatır. Tıpkı Carl Rogers’ın dediği gibi, “Tuhaf bir paradokstur ki, değişim ancak kendimi olduğum gibi kabul ettiğimde başlar.”

Utanç-değersizlik hissiyle nasıl başa çıkacağız, kendimizle nasıl dost olacağız, bu gerçekten mümkün mü? Bu sorular pek çoğumuzun zihninde döner durur. Tibet Budizm’inin Amerika’da önde gelen ustalarından Pema Chödrön’ün dediği gibi; kendimizle dost olmayı (maitri) hemen şimdi öğrenmeli ve pratik etmeliyiz.

Derinleşen içsel anlayış sayesinde beğenmediğimiz ve kurtulmak istediğimiz o yanlarımızı anlamaya başlarız.

Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer kitabının kahramanı kim?

Romanın ana kahramanı Deniz’dir; çevresindeki kişiler de hikâyeyi şekillendiren karakterler arasında yer alır.

Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer bir öz şefkat romanı

Didem Ergin’in kaleme aldığı bu kitap kahramanı; mükemmeliyetçilik, eleştirel iç ses, hayatın anlamsızlığı karmaşasında kalmış mutsuz biridir. Deniz öz şefkati içselleştirir ve zihinsel dönüşüm yaşar. Bu kitap tam anlamıyla bir öz şefkat romanıdır.

Yazarın kaleminden Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer ne anlatıyor?

Manevi yolculuğumuzda ilerledikçe görürüz ki bu evrende hissedebilen her canlı acı çeker. Değerli üstad Thich Nhat Hanh’ın belirttiği üzere, “Çamur yoksa nilüfer de yoktur.” Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer romanına ismini veren metafor da buradan gelir.

Nilüfer bitkisi çamurlu sularda yetişir, onlardan beslenir ve mis gibi kokan çiçekler açar. İşte çamuru mis gibi bir çiçeğe dönüştürme kapasitesine sahip olan bu bitki gibi bizler de acılarımızdan kaçmak yerine, onları şefkatle sarıp sarmalamayı öğrenebiliriz yeter ki kendimizi yarı yolda bırakmayalım. Böylelikle hayatta önümüze çıkan tüm zorluklar (kanser, boşanmak, ölüm de buna dahil) zihinsel dönüşümün ve manevi uyanışın birer yakıtı olabilir.

“Ne yaparsam yapayım zihnimdeki eleştirel ses susmuyor. Bana sürekli olarak ne kadar yetersiz, başarısız, çirkin olduğumu tekrar edip duran o sesten artık kurtulmak istiyorum.” Bu ve buna benzer cümleler kuran yüzlerce kadınla birebir çalışma ayrıcalığım oldu. Hayatın içinden geçerken söz konusu iç kritik ses bize o kadar çok ızdırap veriyor ki, biraz olsun sussun diye çırpınıp duruyoruz. Çoğu zaman bizde bir hata varmış gibi hissettiren, boynumuza ağırlık yapıp başımızı önümüze eğdiren kronik bir utanç ve değersizlik hissi de bu sese eşlik ediyor.

Maalesef Deniz gibi var olma savaşı veren bizler için “kendimize anlayış ve şefkat göstermek” çok sonradan duyduğumuz (hatta belki hiç duymadığımız) kavramlar. Yani en çok kendimize yabancıyız bu hayatta.

Zihnimizin getirdiği bu ızdıraplarda ortak olduğumuzu, yalnız olmadığımızı bilmek tuhaf bir şekilde hepimize iyi geliyor.

İşte tüm bu soruları, bir öz şefkat romanı olarak kaleme aldığım Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer’de ana kahramanımız Deniz de kendisine sorup duruyor. Onunla birlikte sorularınıza cevap bulmanız dileğiyle.

Sizlerin de içinde nilüferler elbet açacaktır.